Beslenmemizi desteklemek gerekir mi?
Tüm Dünya'da insanların sağlıklı yaşam ve sağlığın korunması kavramları konusuyla şimdiye kadar görülmeyen derecede fazla ilgili ve bilinçli olduğunu gözlüyoruz. Bu gelişimin başlıca nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
  1. Hastalıkların etiolojisi konusunda giderek artan bilimsel bulgular,
  2. Doğal ürünlerin kimyasal içerik ve biyolojik etkinlikleri üzerinde yürütülen bilimsel araştırma sayısındaki dikkati çeken artış,
  3. Bazı kronik ve ölümcül hastalıkların alınacak bazı önlemler ile önlenebileceği konusunda artan bilimsel kanıtlar; kalp ve damar hastalıkları, kanserler, osteoporoz, artrit ve tip-2 diyabet vd.
  4. Bağışıklık sisteminin önemi ve işlevleri ile ilgili ortaya konulan bilimsel bulgular,
  5. Yazılı ve görsel basında sık sık beslenme ve sağlık konusundaki haberlerin yer alması, 
  6. Bu konuyu işleyen kitapların sayısındaki hızlı artış,
  7. İnternetin keşfi: Kurumsal veya özel, bilgi ve bilimsel web sitelerine ve ilgili yorumlara süratle ve kolaylıkla ulaşılabilmesi.
 

   Bu etkenlerin haricinde diğer önemli bir husus ise, bilhassa gelişmiş  toplumlarda ortalama yaşam süresindeki belirgin artış ve bunun sonucunda “Toplumun yaşlanması”. Ortalama yaşam süresi daha şimdiden Japonya ve Norveç gibi refah düzeyi yüksek toplumlarda 80’leri aştı, Türkiye’de bile 70’ler civarında. Esasında bu tam bir döngüsel hareket olarak tanımlanabilir; yani yukarıda saydığımız etkenlere bağlı olarak toplumda ortalama yaşam süresi arttıkça bu tip ürünlere olan talep artıyor. Yapılan hesaplamalar sonucunda, 2050 yılında gelişmiş ülkelerde nüfusun üçte birinin 50 yaş üzerinde olacağı öngörülüyor. Ancak önemli olan 50’li yaşlara ulaşmak, uzun yaşamak değil, ne derecede sağlıklı bir yaşlanma dönemi yaşadığınız.  

Büyük bir ticari pazar

  Bu kavram çok kârlı ve cazip bir ticari pazar haline gelmiş durumda. “İşlevsel Besin” (Functional Food) olarak adlandırılan çeşit çeşit besin ve bitkisel ürünler çeşitli “Sağlık Önerileri” ile pazarlanıyor. Bu grup altında doğal besinler (meyve ve sebzeler), organik ürünler ve bunlardan hazırlanan sağlık ürünlerinin yanı sıra beden ve fiziksel kapasiteyi artıran ürünler de yer almaktadır. Yani spor içecekleri, elektrolit içecekleri ve spor enerji barları gibi ürünler, katkılı yulaf gevreği ürünleri, folat katkılı portakal suyu, kolesterolü düşüren stanol katkılı margarinler gibi ürünler bu kapsam içinde yer almaktadır. 1992’de sadece ABD’de 5.4 milyar dolar olan bu grup ürünlerin pazarı günümüzde 50 milyar doları aşmıştır.  

Fotosentezden ilaca

  Bitkilerde, fotosentez sonucu, bitkinin büyümesi, gelişimi, metabolizması  veya savunması  ile ilgili bir çok molekül meydana gelmektedir. Bunlar arasında amino asitler, klorofil, nükleotitler, basit karbohidratlar ve membran lipitleri gibi bileşikler primer metabolitler olarak isimlendirilmektedir. Fotosentez sonucu meydana gelen alkaloit, heterozitler vd. bileşenler ise sekonder metabolit olarak isimlendirilmektedir. Doğada meydana gelen her bir molekülün bir fizyolojik etkisi bulunmaktadır. Bu zengin içerik, canlıların hayatlarını sürdürebilmeleri ve sağlıklarını koruyabilmeleri bakımından son derece önemlidir. Bu bakımdan, vitaminler, mineraller, amino asitler, proteinler ve esansiyel yağ asitleri gibi insan sağlığı bakımından önemli besin öğelerine sahip bitkilerden -lezzetleri de uygunsa- BESİN olarak yararlanırız. Besin olarak tükettiğimiz bitkilerden bazılarının sağlığımız için diğerlerine göre çok daha yararlı olduğunu biliriz. Sarımsak, enginar, ısırgan gibi gıdalar İŞLEVSEL BESİNLER (Functional Foods) olarak tanımlanmaktadır. Ancak, son yıllarda besin bileşenlerinin insan sağlığı bakımından önemini ortaya koyan bilimsel bulgulara paralel olarak, bu besin bileşenlerini tablet, şurup gibi farmasötik formlar halinde kullanıma sunan BESİN DESTEKLERİ (Food Supplements) kavramı önemli bir ticari potansiyel yaratmıştır. Bilhassa kişilerin farklı beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak, bitkilerin bu besleyici ve sağlık için önemli bileşenlerinden yeterince yararlanamayan kişiler için kolay kullanım sağladığı için tercih edilmektedir. Çoğu kimse, günlük beslenmesinde gerekli besinleri yeterince alıp almadığını ayarlamak için özen göstermek yerine hazır vitamin, mineral formülasyonlarını kullanmayı tercih ediyor.

    Besin olarak yararlanılan bitkilerin besleyici öğelerinin dışında sağlığın korunması ve tedavi amacıyla yararlanılmasını sağlayan ve tablet, şurup gibi farmasötik şekillerde pazarlanan ürünler ise NUTRASÖTİKLER olarak adlandırılmaktadır. Bu farklılıkları daha net bir şekilde vurgulayabilmek için resmi otoriteler tarafından yapılan tanımları incelemek yararlı olacaktır.

  • İşlevsel Besin (Functional Food): “Sağlığı koruyucu veya hastalık riskini azaltıcı etki gösteren gıda” [Roberfroid, 1999]. Yani, bir temel makro- veya mikro besleyici elementi ya da herhangi bir minör bileşeni etkili bileşeni olan ve besin olarak kullanılan enginar, sarmısak, ısırgan gibi bitkiler bu başlık altında sınıflandırılabilir.
  • Besin Desteği (Food Supplement): Beslenmeyi desteklemek üzere, bir veya daha fazla besin içeriği [vitaminler, mineraller, bitkiler (tütün hariç) ve bitkisel ürünler, amino asitler vd. veya bileşenlerini taşıyan, ağızdan tablet, kapsül veya sıvı şeklinde alınan ve ön yüzünde “Bir besin desteğidir” ibaresi bulunan ürün[Dietary Supplements and Health Education Act, 1994]. Bu tanıma göre, besin/işlevsel gıdalarda bulunan etkili bileşenleri, kaynağında bulunduğu miktarda taşıyan ve farmasötik dozaj şekilleri halinde hazırlanmış ürünler bu grup altındadır. Mesela, günlük gereksinim miktarlarını aşmayan vitamin ve mineral formülasyonları, protein ve amino asit ekstreleri, Omega-3, -6 veya -9 yağ asitleri, balık yağı formülasyonları bu tanıma uymaktadır.
  • Nutrasötik (Nutraceutics): Bir besinde biyolojik olarak etkili olduğu kabul edilen bir bileşeni, besin olmayan bir taşıyıcı içerisinde, besinde bulunduğundan çok daha yüksek miktarlarda taşıyan ve profilaktik ya da tedaviyi desteklemek amacıyla kullanılan besin destekleri” [Zeisell, 1999]. Yani, besin/işlevsel besinlerde bulunan etkili bileşenleri kaynağında bulunduğundan çok daha yüksek miktarlarda taşıyan ve farmasötik dozaj şekilleri halinde pazarlanan ürünleri bu grup altında sınıflandırabiliriz. Mesela, domatesin etkili bileşeni likopen, üzüm çekirdeğinin etkili bileşeni resveratrol, yeşil çayın etkili bileşeni olan EGCG (epigallokateşin gallat) veya soya fasulyesinden elde edilen izoflavonlar bu tanıma uymaktadır.
 

  Bu tanımlara göre, sağlık için yararları, profilaktik ve terapötik etkileri ile etkili bileşen ilişkisi karşılaştırmalı bir şekilde aşağıda tablo şeklinde verilmiştir. [(+) yarım olarak değerlendirilmelidir]:  

  Gıda İşlevsel Gıda Gıda Desteği Nutrasötik
Fizyolojik etki + ++ ++(+) +++
Profilaktik + ++ ++(+) +++
Terapötik   (+) + ++
Doz/miktar + + +(+) +++
 

      Yukarıda incelediğimiz tanımlardan da anlaşılacağı üzere, Besin Desteği ve Nutrasötik kavramları, bitkisel tedavi yöntemi olan Fitoterapi’den çok daha farklıdır. Besin Desteği ve Nutrasötik olarak sınıflandırılan ürünlerin ortak özelliği “besin” olmalarının yanı sıra “doğal” olmaları gerekiyor. Doğal dendiğinde ise doğadan elde edilen ve besin olarak yararlanılan tüm “bitkisel, hayvansal, mineral ya da mikroorganizma” kaynaklı ürünler söz konusu. Halbuki Fitoterapi, adından da anlaşılacağı üzere, sadece bitkisel ürünlerin sağlığı korumak ya da bir farmakolojik cevap oluşturmak üzere kullanımını kapsamaktadır, yani besin olarak kullanılması söz konusu değildir.    

Beslenmemizi desteklelemiz gerekir mi?

   İki yıl önce önemli bir Tıp dergisi olan Internal Medicine’de yer alan bir makalede “Vitaminlerin Etkisiz Olduğu” bildiriliyordu. Amerika Birleşik Devletlerinde 10 yıl sürdürülen ve ellibin kadar menopoz sonrası dönemde kadının izlendiği epidemiyolojik çalışmada sonucunda, bu süreç içerisinde vitamin kullanan ve kullanmayan kadınlardaki izleme indeksleri arasında belirgin bir farklılık gözlenememiş. Bu çalışmanın basına yansıyan şekli; “Vitaminler Aldatmaca, hiç bir etkisi yok!”. Aslında bu haber basında sık sık karşılaştığımız yanlış değerlendirmelerden biridir. Çünkü makalenin tartışma kısmında bu çalışmanın açık tarafları tartışılmış, 10 yıl gibi uzun bir süreçte denekleri beslenme şekilleri, kullandıkları ilaçlar, yaşam tarzı gibi sonuca doğrudan etkili olabilecek etkenler bakımından izlemedikleri, dolayısıyla çalışma sonuçlarının ihtiyat ile karşılanması gerektiği belirtilmişti. Ama basında bu kısımdan bahsedilmiyordu.

   Daha doğru bir değerlendirme yapılabilmesi için ben konuya diğer bir taraftan bakmayı tercih ediyorum. Yapılan bilimsel çalışmalar insanların sağlıklarını korumak için vitamin ve minerallere ihtiyacı bulunduğunu ortaya koyuyor. Vücumuzda biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için bu gibi elementlere ihtiyacımız var. Peki biz bunları vücumuzda üretebiliyor muyuz? Hayır (güneş ışınları ile D vitamini, bağırsak florası tarafından B12 vitamini sentezi gibi bir kaç küçük örnek haricinde). O halde dışarıdan almak zorundayız. Tek kaynak ise besinler; meyve ve sebzeler.

   Peki yeterince ve sağlıklı beslenebiliyor muyuz? Büyük şehirlerden birinde yaşayan bir insanı izleyelim. Sabah erken saattte işe gitmek üzere kahvaltı yapmadan evde ayrılır; bir boğaça ile karnını doyurur. Öğlen iş yeri çevresindeki kebapçılardan birinde karnını doyurur. Akşam eve döndüğünde eşi de çalışıyorsa evde hazır yemek bulamıyabilir. Bir pizacıdan getirtilen pizalar yenir. Peki bu aile günlük vitamin ihtiyacını nasıl karşılayacak?

   Diğer taraftan, günümüzde olgunlaşmadan yani biyosentez tamamlanmadan toplanan meyve ve sebze kasalarda taşıma sırasında güneş göremeden ya da suni olarak (karpit ile sararma vb.)  olgun görüntüsü verilmektedir. Dolayısıyla, bu ürünlerde vitamin ve mineral içeriğin günlük hesaplanan miktarlarda olması beklenmemelidir.

   Sadece yukarıda bahsettiğim bu iki basit olay bile, günlük vitamin ve mineral gereksinimimizin yeterince karşılanamadığı konusunda endişelere yol açmaktadır.

   Vitamin ve mineral dışı besin öğeleri için de benzer bir durum söz konusu. Mesela, domatesin kuvvetli antioksidan bileşeni likopen, ya da üzüm çekirdeği ve şarapta bulunan resveratrol, ve diğerleri. Bu maddelerin besinlerden etkili miktarlarda düzenli sağlanması mümkün olamayacağına göre dışarıdan hazır formülasyonlar halinde kullanılması yararlı olabilir. O halde insanların kendi beslenme alışkanlıklarını gözönüne alarak belirli aralıklar ile besin destekleri kullanması, sağlığın korunması ve sağlıklı bir yaşlanma süreci için önemlidir. Ancak aşırı miktarlarda ve gereksiz yere kullanılmasının da zarar verebileceği göz önüne alınmalıdır. Bu bakımdan, internet sitelerinde ya da satıcı firmalar tarafından satışının artırılmasına yönelik reklamlara kapılmadan, güvenilir kurumlar tarafından yayınlanan kaynaklardaki kullanım önerileri izlenmelidir.

Prof.Dr. Erdem YEŞİLADA
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

© Copyright 2006 Ulkar Kimya Sanayi Ve Ticaret A.Ş. - Tüm Hakları Saklıdır -
Merkez: İnkılap mah. Akçakoca sok. No:10 34768 Ümraniye-İstanbul Tel : 0216 633 60 00
Fabrika: Organize Sanayi Bölgesi Gaziosman Paşa Mah. Fatih Bulvarı No:9 59500 Çerkezköy-Tekirdağ

Made By Zin Studios